Search on this blog

Search on this blog

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), çocukluk çağında başlayan, dikkat süresinde yetersizlik, dürtüsellik ve aşırı hareketlilikle karakterize, nörobiyolojik temelli bir bozukluktur. DEHB, yalnızca “enerjik çocuk” ya da “yaramazlık” olarak değerlendirilemeyecek kadar kompleks bir durumdur. Beynin dikkat, planlama, dürtü kontrolü ve motivasyon sistemlerinde gelişimsel farklılıklar bulunur. Bu durum çocukların sadece akademik başarılarını değil, sosyal ilişkilerini, aile içi etkileşimlerini ve öz güvenlerini de doğrudan etkiler. DEHB tanısı almış bireylerin çoğu, duygusal olarak da yoğun bir içsel çatışma yaşar çünkü çevrenin beklentileri ile kendi kapasiteleri arasında büyük bir uyumsuzluk söz konusudur.

Toplumda hâlâ bazı yanlış inanışlar DEHB’li çocuklara karşı damgalamaya neden olmaktadır. “İstese yapar”, “kafası çalışıyor ama tembel”, “söz dinlemiyor” gibi etiketler, çocuğun davranışının bilinçli bir tercihten ibaret olduğu algısını pekiştirir. Oysa ki DEHB, iradeyle aşılabilecek bir karakter özelliği değil, nörolojik temelli bir farklılıktır. Çocuk, davranışını yönetemediği için eleştirilmekte, fakat çözüm için ihtiyaç duyduğu desteğe ulaşamamaktadır. Bu kısır döngü, çocuğun hem içe kapanmasına hem de davranış problemlerinin daha da artmasına neden olabilir.

DEHB, yalnızca bireysel değil, ailesel ve çevresel etkilerle şekillenen bir durumdur. Bu nedenle çocuğu anlamaya çalışan aile, öğretmen ve çevre unsurları iyileşme sürecinde kritik rol oynar. DEHB’nin etkili yönetimi, yalnızca bireye değil; onun içinde bulunduğu sistemin bütününe yapılacak müdahalelerle mümkündür. Erken tanı ve bilinçli yaklaşım, çocuğun potansiyelini gerçekleştirmesi için güçlü bir zemin oluşturur.

DEHB Belirtileri, Alt Türleri ve Günlük Yaşama Etkisi

DEHB farklı belirtilerle kendini gösterebilir ve çocuktan çocuğa değişen şekillerde seyreder. Amerikan Psikiyatri Birliği’ne göre DEHB üç ana türde sınıflanır: Dikkat eksikliği baskın tip, hiperaktivite-dürtüsellik baskın tip ve karma tip. Dikkat eksikliği baskın tipte çocuk, dışarıdan sakin görünse de içsel olarak dalgındır; yönergeleri unutur, dikkatini sürdüremez, planlı çalışmakta zorlanır. Hiperaktivite-dürtüsellik tipte ise çocuğun hareketleri çok fazladır, söz keser, sırasını bekleyemez ve düşünmeden davranma eğilimindedir. Karma tipte bu belirtiler bir arada görülür ve hem dikkat hem hareketlilik sorunları belirgindir.

DEHB, yalnızca okul başarısını değil, çocuğun duygusal dünyasını ve ilişkilerini de derinden etkiler. Ders sırasında dikkatini veremeyen ya da hareketliliğini kontrol edemeyen çocuk, öğretmenleri tarafından sıkça uyarılır ve arkadaş çevresinde dışlanabilir. Bu durum, çocuğun özgüvenini zedeler ve “yetersizlik” algısı geliştirmesine neden olur. Sürekli eleştirilen çocuk, zamanla içe kapanabilir ya da davranışlarını daha da zorlayıcı hale getirebilir. Aile içinde ise “söz dinlemiyor”, “inatçı”, “inatla yapıyor” gibi yanlış etiketlemeler, ebeveynlerin de zorlanmasına yol açar.

Tüm bu etkiler değerlendirildiğinde DEHB’nin sadece bir dikkat problemi değil, bütünsel gelişimi etkileyen çok boyutlu bir durum olduğu görülür. Akademik başarısızlık, sosyal ilişkilerde zorlanma, duygusal regülasyon güçlüğü ve aile içi çatışmalar bu bozukluğun sık görülen yansımalarıdır. Ancak erken tanı, doğru destek ve uygun terapötik müdahalelerle bu etkilerin büyük ölçüde hafifletilmesi mümkündür. DEHB doğru ele alındığında, çocuk yaşam kalitesini yeniden kazanabilir ve potansiyelini ortaya çıkarabilir.

Tanı Süreci Gözlem, Test ve Ebeveyn Katılımı

DEHB tanısı yalnızca ebeveyn ya da öğretmen gözlemleriyle değil, çok yönlü bir değerlendirme süreciyle konur. Klinik görüşme, nöropsikolojik testler, gelişimsel öykü, okul gözlemleri ve anketler bu sürecin parçalarıdır. Çocuk psikiyatristi, psikolog ve gerekirse öğretmen iş birliğiyle tanı netleştirilir. Çünkü dikkat dağınıklığı ya da hareketlilik başka birçok durumun belirtisi olabilir: öğrenme güçlüğü, anksiyete, depresyon gibi durumlar da benzer belirtiler gösterebilir. Bu nedenle tanı sürecinde kapsamlı bir bakış açısı şarttır.

Ebeveynlerin bu süreçteki gözlemleri ve katılımı tanının doğruluğu açısından büyük önem taşır. Ev ortamındaki davranışlar, uyku düzeni, oyun alışkanlıkları, duygusal tepkiler ve günlük yaşam işlevselliği ile ilgili bilgiler terapist için yönlendirici olur. Aynı şekilde okuldan alınan geri bildirimler, çocuğun sosyal ortamlardaki davranışlarını anlamak açısından kritiktir. Çocuk bir ortamda belirti gösterip diğerinde göstermiyorsa, bu durum tanıyı sorgulatabilir ya da farklı bir açıklamayı gündeme getirebilir.

Tanı süreci yalnızca etiket koymak için değil, çocuğu daha iyi anlamak ve uygun müdahale yollarını belirlemek için yapılır. Doğru tanı, doğru terapi planlamasının temelini oluşturur. Bu nedenle tanı konulduğunda ailelerin panik olması yerine, bu farkındalığı bir başlangıç noktası olarak görmesi çok daha sağlıklı olacaktır.

Terapi Süreci

DEHB tanısı alan çocuklar için en etkili yaklaşımlardan biri bilişsel davranışçı terapi (BDT) temelli çocuk terapileridir. Bu terapi yöntemiyle çocuk; düşüncelerini tanımayı, dikkatini yönetmeyi, dürtülerini kontrol etmeyi ve duygularını ifade etmeyi öğrenir. Küçük yaş gruplarında bu çalışmalar, oyun terapisi ile yapılandırılırken, ergenlerde daha çok doğrudan farkındalık ve beceri kazandırma çalışmaları yapılır. Terapinin amacı çocuğun yalnızca “uslu” olması değil, kendi dünyasını tanıyarak duygusal ve davranışsal kontrolü içselleştirmesidir.

Terapi sürecinde çocukla yapılan bireysel çalışmalar kadar, ebeveynlerle yapılan aile görüşmeleri de sürecin ayrılmaz bir parçasıdır. Ebeveynler çocuklarına nasıl sınır koyacaklarını, olumlu davranışı nasıl pekiştireceklerini ve kriz anlarında nasıl müdahale edeceklerini öğrenir. Bu beceriler çocuk için daha güvenli ve destekleyici bir çevre yaratır. Çocuğun yalnızca terapi odasında değil, evde ve okulda da desteklenmesi, kalıcı iyileşme açısından önemlidir.

Terapi süreci, genellikle haftalık görüşmelerle başlar ve çocuğun gelişim düzeyine göre şekillendirilir. İyileşme çoğu zaman adım adım gerçekleşir; bu süreçte iniş çıkışlar olması doğaldır. Ancak sabırla ve düzenli devam eden terapi süreciyle çocuk hem daha dengeli bir gelişim sergiler hem de çevresine daha olumlu tepkiler vermeye başlar. Terapi yalnızca DEHB’yi yönetmekle kalmaz; aynı zamanda özgüven, öz disiplin ve sosyal beceriler gibi birçok alanda çocuğun güçlenmesine olanak tanır.

Eğitim, Okul İşbirliği ve Uyum Süreci

DEHB’li çocuklar için sadece terapi yeterli değildir; okul ortamının da bu farkındalığı taşıması ve çocuğun ihtiyaçlarına göre uyum sağlaması gerekir. Özellikle sınıf düzenlemeleri, öğretmen yaklaşımları ve öğrenme biçimlerinin esnetilmesi çocuğun başarısı üzerinde büyük etki yaratır. Öğretmenlere verilecek bilgilendirme ve yönlendirmeler, çocuğun potansiyelini gerçekleştirmesi için oldukça değerlidir. Gerektiğinde rehberlik servisleriyle iş birliği yapılmalı, gerekirse bireysel eğitim planı hazırlanmalıdır.

Ayrıca çocuğun okul dışında da desteklenmesi gerekir. Evde oluşturulacak dikkat köşeleri, mola sistemleri, ödül tabloları gibi uygulamalar hem dikkat süresini artırır hem de çocuğun içsel motivasyonunu geliştirir. Aynı zamanda çocuk spor, sanat, doğa etkinlikleri gibi alanlarla da desteklenmelidir. Bu aktiviteler çocuğun enerjisini yapılandırmak, başarı hissi yaşatmak ve sosyal ilişkilerini geliştirmek açısından oldukça faydalıdır.

DEHB tanısı, bir çocuğun hayatının belirleyici unsuru olmak zorunda değildir. Doğru eğitimsel destek, okul-aile iş birliği ve psikolojik danışmanlık hizmetleriyle çocuk, kendi yaşamını yönetebilecek becerileri kazanabilir. Bu süreçte tüm sistemin birlikte çalışması, çocuğun yükünü hafifletir ve gelişimini sağlıklı bir şekilde sürdürmesini sağlar.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, bir zorluk olmakla birlikte, erken müdahale ve doğru destekle avantaja çevrilebilecek bir nörogelişimsel farklılıktır. DEHB’li çocuklar genellikle yaratıcı, esnek düşünen, hızlı kavrayan ve enerjisi yüksek bireylerdir. Ancak bu potansiyelin doğru yönlendirilmemesi durumunda, hem akademik hem sosyal alanlarda ciddi sıkıntılar yaşanabilir. Bu nedenle DEHB’ye sahip bireyleri yargılamak yerine anlamaya çalışmak, gelişim yolculuklarını sağlıklı bir şekilde desteklemenin ilk adımıdır.

Pazartesi - Cuma: 09:00 - 18:00
Haftasonu: Kapalı

Sakarya

0545 512 97 21
[email protected]